1 Haziran 2016 Çarşamba

YÜREK TAŞI



Murad Canşad arkadaştan aldığım değerli hediyenin hikâyesi...



...
..
.
“Bu taşı havalandırmada, duvar dibinde bir arkadaşım buldu. Bir kalp taşıyordu. Taşıdığı şeyin şeklini almıştı. Kalp şeklindeydi.

(Bence bir kalp taşıdığı için hapishane duvarına dayanak olmak istememiştir.)

O arkadaşım bu taşla epeyce uğraştı. Yerlere, kapılara sürdü; tamı tamına kalp şekline kavuşturdu. Sonra bir iğne ile yukarıdan hafifçe deldi. İğne ile kuyu kazmadı, taş deldi! Bir halka takıp taşı kolye haline getirdi.

Arkadaşım resimle ilgili olduğu için hafta içi bazen resim atölyesine gidiyor. Taşı götürüp orada Japon yapıştırıcısı yapıştırdı. Daha parlak olsun diye. Bir arkadaş gidip dokunuyor ve parmak izleri kalıyor. Dokunmakta haklı mı? Belki haklı belki haksız… Ben de dokunurdum! Böylesi sıra dışı bir taşı merak etmemek mümkün mü?..

Bunun üzerine arkadaşım taşı silmeyip verniğe(resim verniği) batırdı. Verniği ince olduğundan bir süre sonra tekrardan batırdı. Ve kimseler dokunmasın diye itinayla nöbetini tuttu! Sonrasında getirip bana verdi. Birilerine hediye diye…

Bu taş komodinimin yanında kaç aydır bekliyor. Kimi bekliyor, bilmiyorum. Ben bilmiyorum, meğerse o biliyormuş! Kırık Patika’nın çıkmasını bekliyormuş. Oradaki hikâyeleri okumamı… Meğerse bu taş otobüs bekler gibi senin mektuplarını bekliyormuş. Onlardan birisine atlayıp İstanbul’a gelmeyi… Öyle olmasaydı beton bloklardan kaçmayı başarmışken benim komodinimin yanında ne diye uslu uslu dursun ki?

Sevgili Ümran, o taşı gönderiyorum. Sarayburnu’nda, sahil boyunca dolaştırırsın. Erguvanlar ile tanıştırırsın bahar zamanı. Bir de kedilerinle…

Çalışmalarında başarılar diliyorum.

Ez to rê selam û hûrmetê xo vana. Pisînganê tor rê ..(okuyamadım son iki harfi)
(Selam ve hürmetlerimi gönderiyorum. Kedilerine de…)

Murad Canşad

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder